Hikikomori, Japonca’da ‘kendini içine kapatmak, hapsolmak’ anlamına gelen bir terim olduğu biliniyor.
Bu sendromda, çocuklar dijital cihazlara bağımlı hale gelir, sosyal hayattan uzaklaşır ve kendilik algılarında sorunlar yaşar.
Prof. Dr. Dilci, araştırmalarını yapay zeka ve algoritmik sistem kullanarak dijitanaliz tekniği ile 2 bin 300 çocuk üzerinde gerçekleştirdiklerini belirtti.
Prof. Dr. Dilci, “Hikikomori, Japonya’da ilk kez tanımlanan ve dijital nesnelerle kendini izole eden çocukların durumunu ifade eden bir kavramdır. Bu sendromda, çocuklar sosyal izolasyon ve kendilik algısı bozukluğu yaşar. Araştırmamızda, çocukların yüzde 28’inin bu sendroma maruz kaldığını gördük. Bu çocuklar genellikle video oyunları oynayarak odalarında zaman geçirir. Dış dünyadan keyif almayı bırakır. Bu durum ömür boyu sürme riski taşır; bu çocukların arkadaşlık ve sosyal ilişki kurma becerileri olmayabilir. Kendilerini kapatma ve sosyal izolasyon yaşama eğilimindedirler. Çevreyle etkili ve verimli iletişim kuramaz, hatta iletişimi tamamen kesebilirler” dedi.
‘BU ÇOCUKLAR TOPLUMSAL ANLAMDA DIŞLANABİLİR’
Prof. Dilci, bu soruna karşı toplumsal anlamda önlemler alınması gerektiğini vurguladı.
Prof. Dr. Dilci, “Bu çocukları dijital nesnelerden uzaklaştırarak, toplumu ilgilendiren alanlarda eğitim ve rehabilitasyon sağlamalıyız. Aile içinde iletişimi güçlendirmeli, aile içi planlama ve dijital diyet yapmalıyız. Dijital nesnelerin olmadığı bir yaşam tarzı benimsemeliyiz. Okul ve iş ortamında da öğretmenlerimiz bu çocuklara rehberlik ve aydınlatma yapacak eğitim formatörleri olmalıdır. Bu sendrom genelde sosyal becerisi zayıf ve içine kapanık çocuklarda daha çok görülür. Bu çocuklar mesleki anlamda geri kalabilir veya toplumsal anlamda dışlanabilir” diye konuştu.